top of page

ARKTİKA ENERJİ KAYNAKLARI

image.png
Küresel iklim değişikliğine bağlı olarak Arktika’da buzla kaplı alanlar açığa çıkarken, daha önce buzun altında kalan, tespit edilemeyen ve işletilemeyen yeni enerji havzaları arama ve geliştirme faaliyetleriyle daha elverişli veya zor hale gelebilmektedir. Arktika’da yaz aylarının uzaması buzla kaplı olmayan, ancak daha sıcak aylarda sadece yer araştırmaları için erişilebilir olan bölgelerin keşif mevsimini uzatabilmektedir. Buna ek olarak Baffin Adası gibi Arktika’daki bazı bölgelerde daha az deniz buzu, gemilerin daha uzak bölgelere ağır teçhizatların taşınmasına ve maden cevherlerinin güneye doğru pazarlamasına olanak sağlarken586, Arktika Okyanusu deniz geçiş yolları daha fazla önem kazanmakta, demiryolu ve diğer altyapı gelişmeleri, madencilik işletmeleri açısından yıl boyunca cevher taşımacılığı için daha elverişli hale gelebilmektedir. Karada petrol ve gaza ulaşılan yerlerde, permafrost alanların sıcak hava koşullarına göstereceği tepkiyle, permafrost topraklara dayanan madencilik altyapılarında olduğu gibi demiryollarının da kararsız hale gelebileceği göz önüne alınmalıdır. Benzer şekilde Arktika’da petrol ve gaz rezervlerinin geliştirilmesinde olduğu gibi, mevcut teknoloji ile teknik olarak geri kazanılabilen maden yatakları da ekonomik olarak bugün için kârlı olmayabilir. Öyle ki, petrol, gaz ve madenlerinin gelişimini destekleyen mevcut altyapının önemli bir parçası, kış aylarında inşa edilen ve kullanılan buzlu yollar olup588, daha sıcak havalar, buz yolu ulaşım mevsimlerini kısaltmakta ve ulaşım zorlukları yaratmaktadır. Örneğin; Kuzey Alaska’daki tundra yollarının açılış tarihleri, 1991 yılı öncesinde Kasım ayı başında gerçekleşirken, son yıllarda iki aylık bir değişiklik göstererek ocak ayına gerilemiştir. Bu da buz yollarının ulaşım için kullanılabileceği potansiyel çalışma süresini önemli ölçüde azaltabilmektedir. Harita da, Arktika’daki mevcut ve potansiyel maden ve enerji kaynak alanlarını göstermektedir. Arktika’da hidrokarbon kaynakları ile nikel, bakır, altın, uranyum, elmas, volfram (tungsten), lantatit, çinko vb. birçok metal ve mineral bulunmaktadır.
Arktika genelinde petrol, gaz ve mineral kaynakları için arama, üretim geliştirme ve ulaşım tesisleri artmaktadır. Deniz buzu ve permafrost çözülme, gelecekte hem karada hem de denizde maden ve enerji kaynaklarına erişimi etkileyebilir. Arktika’daki petrol ve gaz geliştirilmeye açık bölgeler, Beaufort Denizi (Kuzey Slope, Alaska ve Mackenzie Deltası), Rus Arktikası’nın kuzeybatı (Barents Denizi ve Batı-Sibirya) kısımları ve Kanada Takımadaları (Nunavut) olarak dikkat çekmektedir. Arktika’daki toplam petrol ve gaz kaynaklarının dünyadaki keşfedilmemiş ve teknik olarak geri kazanılabilir kaynakların yaklaşık %22’sini bununda %84’ünün denizde olduğu tahmin edilmektedir. Bunun dışında geniş maden sahaları, çeşitli metalik ve metalik olmayan mineraller ve kömür kaynakları bulunabilir. Bu kaynakların kullanımı ve erişimi yeni bir olgu değildir. Ancak deniz buzunda ve permafrost alanlarda yaşanan azalma ve teknolojik gelişmeler bu kaynakların daha erişilebilir hale getirmektedir. Arktika’daki en büyük metalik ve metalik olmayan mineral ve kömür maden alanları Haritada gri renkte kareler olarak gösterilmektedir. Madencilik faaliyetleri için ana alanlar, zengin metalik ve metalik olmayan mineral kaynaklarına sahip Fennoscandia ve Rusya’daki Pechora kömür havzasıdır. Alaska’da altın bulunmasından bu yana metal madenciliği ve arama önemli bir endüstri olmuştur. Alaska; kömürün ve diğer fosil yakıtların geniş kaynaklarını, jeotermal enerji için önemli bir potansiyeli, dünyanın en büyük çinko, bakır ve altın yataklarından bazılarının yanı sıra, nadir bulunan indiyum ve kalay gibi yüksek değerli madenleri de içerisinde ihtiva etmektedir. Bölgede araştırma, sondaj maliyetleri ve yakıt masrafları gibi nedenlerden dolayı sorunlar yaşanırken, buradaki maden potansiyeline başta Çin, Japonya ve Hindistan olmak üzere dünya çapında ilgi artmaya devam etmektedir.
image.png
Kanada’da; nikel, elmas, altın, gümüş, kurşun, çinko vb. madenler oldukça yaygındır. Ülke, dünyanın bir numaralı potasyum üreticisi olup, alüminyum, kobalt, elmas, altın, nikel, platin, tuz, volfram ve uranyum gibi önde gelen madenlerinin de ana üreticileri arasında yer almaktadır. Quebec’de Newfoundland’daki Labrador Çukuru ve Labrador sınırı demir cevheri için büyük madencilik bölgelerinin gelişmesine yol açmıştır. İngiliz Kolumbiyası’nda metalürjik kömür, bakır, altın ve molybdenum madenleri, Ekati, Kuzeybatı Toprakları, Nunavut ve Ontario’da elmas madeni, Yukon Bölgesi’nde ise altın madenciliği gelişmiştir.

Danimarka’nın deniz aşırı topraklarından biri olan Grönland, nispeten uzun bir madencilik geçmişine sahiptir. Ancak günümüzde işler durumda olan sadece küçük bir yakut madeni işletmesi bulunmaktadır. Grönland; lantanit, kriyolit, kömür, kurşun, çinko, gümüş gibi birçok maden rezervine sahip olup, birçok rezerv çalışması ve yatırımına da ev sahipliği yapmaktadır. Özellikle Çin’in Grönland’ın kaynak potansiyeline yönelik ilgisi dikkat çekicidir. Günümüzde dünyada yüksek teknoloji ürünlerin üretiminde kullanılan lantanit madeni Grönland’da bulunan rezervlerle birlikte, bu maden rezervlerinin %95’ine sahip olan Çin’in tekelini ortadan kaldırma potansiyeline sahiptir.

Danimarka’nın bir diğer deniz aşırı toprağı Faroe Adaları’nda ise günümüzde madencilik kaynaklarının ticari bir üretimi bulunmamasına rağmen, Suuroy Adası’nda 1770 yılından İkinci Dünya Savaşı’na kadar kullanılan kömür rezervleri potansiyelini devam ettirmektedir. Bir ada ülkesi olan İzlanda’da önemli bir madencilik sektörü bulunmamaktadır. Buna rağmen ülkede 20’inci yüzyılda başlayan altın keşfi, bölgede neredeyse madenciliğe yol açmıştır. Bu keşifler, günümüzde İzlandalı araştırma kurumlarından, yabancı şirketlerden ve yatırımcılardan bilim insanlarını bir araya getiren ve bir merkez olarak hizmet veren “Melmi ehf.” kuruluşu altında hız kazansa da volkanik bölgenin dışındaki volkanik komplekslerin fosil ve kısmen erozyona uğramış hidrotermal sistemlerine odaklanmıştır.

Buna rağmen jeotermal ve hidroelektrik enerji kaynakları nedeniyle, enerji yoğun endüstriler İzlanda’nın ihracatının güçlü bir bileşeni haline gelmiştir. Bölgede büyüyen bir alüminyum eritme endüstrisi bulunmaktadır. Günümüzde İzlanda’da faaliyet gösteren üç alüminyum tesisi, dünyadaki bütün alüminyum üreten ülkeler arasında 11’inci sırada yer almaktadır. Shetland Adaları’nın en kuzeyinde, ofiyolit (ophiolite) barındırılan kromit ve platin metal yatakları ile sınırlı tonajda olduğu bilinen metalik maden yatakları bulunmaktadır. Bölge ekonomik olarak hidrokarbon yataklarının içerisinde bulunmaktadır. Shetland’ın ekonomisi üzerindeki kayda değer etkisine rağmen, petrol endüstrisinin fiziksel etkisi oldukça sınırlıdır. İsveç ve Finlandiya, AB üyesi ülkelerin metal üretiminin neredeyse yarısından fazlasını gerçekleştirmektedir. Her iki ülkede de son yıllarda önemli başarılar elde etmiş olan aktif maden arama endüstrileri bulunmaktadır.

İsveç, AB’nin en güçlü madencilik ülkesi olup, AB’nin demir cevherinin %90’ından fazlasını, kıymetli madenlerinin ise neredeyse %20’sini üretmektedir608. İsveç ve Finlandiya’nın aksine Norveç, bazı istisnai alanlar dışında, nispeten zengin madencilik sahaları geliştirememiştir. Petrol ve gaz sektöründe olduğu gibi, bir ölçüde çevresel kaygıların bu alanda kalkınmayı durdurduğu söylenebilir. Buna ek olarak, Norveç Arktikası ren geyiği çobanları tarafından kullanılmakta olduğundan, maden endüstrisi yerel ve Sami topluluklarının direnişi ile karşılaşmaktadır. Buna rağmen metal cevherleri ve endüstriyel madenlerin Arktika’daki payı, Norveç’in toplam üretiminin yaklaşık %40’ı kadardır. Arktika’nın en geniş topraklarına sahip olan Rusya’nın Taymir Yarımadası’da Krasnoyarsk ve Kola Yarımadası’ndaki Murmansk bölgeleri platin ve paladyum madenlerinin üretiminde dünyada ikinci, nikel üretiminde ise üçüncü sıradadır. Bu bölgeler aynı zamanda demir, bakır, apatit ve kobalt minerallerine sahiptir.

Elmas madeni açısından dünya üretiminin %13’lük bir kısmı Yakutistan’da yapılmaktadır. Burası demir, fosfor, titanyum, vanadyum gibi geleneksel madenlerin dışında, nadir toprak elementlerine sahiptir. Ülkenin kuzeybatı kısmı, yani Magadan ve Çukotka bölgeleri, başta altın olmak üzere değerli önemli kaynaklara sahiptir. İklim değişikliğinden kaynaklanan sıcaklıkların artmasıyla Arktika’nın kara alanlarında azalan buzullar, daha önce buz ile kaplanmış olan alanlarda birçok madenin ekonomik birikimlerini içeren araziyi açığa çıkarabilmektedir. Bununla birlikle Arktika Okyanusu’ndaki deniz buzunda görülen azalma, Arktika Okyanusu’ndaki hidrokarbon kaynaklarının daha fazla araştırılmasına olanak sağlamaktadır. Bu durum sahanının etkisini Arktika Okyanusu deniz yetki alanlarına kadar genişletmektedir.

Arktika’da petrol ve gaz işletimi 1960’lı yıllardan beri, özellikle Rusya’da Komi Cumhuriyeti ve Nenets Özerk Okrugu ile Alaska’da ABD’nin en büyük petrol alanı olan Prudhoe Körfezi’nde önemli olmuştur. Ancak şimdiye kadar karada yapılan bu işletmelerin ötesinde, Arktika Okyanusu deniz alanlarında yeni enerji havzaları tespit edilmiştir. 2008 yılında Kuzey Kutup Dairesi’nin kuzeyindeki tüm alanlar için potansiyel hidrokarbon rezervlerinin ilk kapsamlı değerlendirmesi “ABD Jeolojik Araştırma Kurumu (U.S. Geological Survey-USGS)” tarafından yayınlanmıştır615. USGS, Arktika petrol ve doğal gaz rezervlerinin bulunduğu 33 ayrı havza tespit etmiştir Buna göre; Arktika’da keşfedilmemiş yaklaşık 90 milyar varil petrol (14.3 trilyon m3), 1.669 trilyon fit küp (47.3 trilyon m3) doğal gaz ve 44 milyar varil (7 milyar m3) sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) bulunmaktadır. Arktika’daki keşfedilmemiş bazı petrol ve gaz havzalar göstermektedir.

Keşfedilmemiş petrol rezervlerinin %70’i Alaska, Amerasia Havzası, Doğu Grönland (Rift Havzası), Doğu Barents Havzası, Batı Grönland ve Doğu Kanada olmak üzere beş bölgede değerlendirilmiştir. Keşfedilmemiş doğal gaz rezervlerinin ise %70’inin Batı Sibirya Havzası, Doğu Barents Havzası ve Alaska’da olduğu tahmin edilmektedir. Bu alanların dışında Arktika’da toplam 61 petrol ve doğal gaz sahası tespit edilmiştir. Bu sahaların ülkelere göre dağılımı: Rusya’da 43; Kanada’da 11; Alaska’da altı; ve Norveç’te birdir. Bu petrol ve doğal gazın %52’sinin Rusya’da, %20’sinin ABD’de, %11’inin Grönland’da ve %5’inin Kanada olduğu değerlendirilmektedir.

Alaska, Kanada ve Rusya’daki bir dizi kıyı bölgesinde yapılan araştırmalarda Kuzey Kutup Dairesi’nin kuzeyinde 400’den fazla petrol ve gaz sahası keşfedilmiştir. Bu alanlar, dünyadaki bilinen geleneksel konvansiyonun yaklaşık %10’unu diğer bir ifadeyle 240 milyar varil petrol ve petrol eşdeğeri doğal gazı ifade etmektedir. Arktika’da petrol ve doğal gazın açığa çıkarılması konusundaki artan ilginin temel nedeni, Arktika Okyanusu’ndaki deniz buzunun azalması, diğer bir ifadeyle yaz mevsiminde artan buzsuz deniz alanlarıdır. Saha, Arktika’nın geçmişinde hiç olmadığı kadar önem kazanmakta ve dinamik bir süreç geçirmektedir.

Teknolojik ilerlemeler sahanın etkisini azaltsa da önemini kaybettirmemektedir. Arktika’da saha, stratejik nükleer denizaltılar (SSBN) ve deniz tabanlı diğer nükleer silahlar için potansiyel bir üs; askerî eğitim ve test için boş geniş bir alan; karadan saldırı ve savunma için stratejik bir bölge; uzayın silahlandırılması için bir platform durumundadır. Arktika’nın sahip olduğu petrol, doğal gaz ve madenler gibi stratejik kaynakların kullanılabilir hale gelmesi, bölgede teknolojik gelişmelere bağlı olarak ulaşım ve alt yapının geliştirilmesine ihtiyaç duyarken, özellikle iklim değişikliğinin bölgede yaratmakta olduğu etki teknolojik imkânlar dâhilinde Atlantik ve Pasifik Okyanusları arasındaki deniz geçiş yollarıyla Avrupa-Asya ve Amerika-Asya kıtalarına ulaşımı elverişli hale getirebilmektedir.

Kuzayde neler oluyor ve ülkemize etkileri

bottom of page